Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
ability /əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar; USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
added /ˈæd.ɪd/ = ADJECTIVE: katma, katılmış, ekli; USER: katma, eklendi, ilave, eklenen, ekledi

GT GD C H L M O
adjustable /əˈjəstəbəl/ = ADJECTIVE: ayarlanabilir, ayarlı; USER: ayarlanabilir, ayarlanabilen, ayarlı, ayarlanabilir bir, olarak ayarlanabilir

GT GD C H L M O
affordable /əˈfɔː.də.bl̩/ = ADJECTIVE: satın alınabilir, para yetirilebilir; USER: uygun, uygun fiyatlı, ekonomik, uygun bir, affordable

GT GD C H L M O
air /eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr; ADJECTIVE: hava; VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek; USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
another /əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür; PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür; USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka

GT GD C H L M O
appealing /əˈpiː.lɪŋ/ = ADJECTIVE: çekici, cazip, albenili, yalvaran, güzel, sevimli, yakaran; USER: çekici, cazip, hitap, itiraz, hitap eden

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
area /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alan, alanı, alanında, alanda, area

GT GD C H L M O
armrest = NOUN: dirseklik, kol dayama yeri; USER: dirseklik, kol dayama yeri, kol dayama, kol dayanağı, kolçak,

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
aspect /ˈæs.pekt/ = NOUN: görünüm, görünüş, yön, görüş, cephe, hal, çehre, tavır, bakım; USER: görünüm, görünüş, yön, yönü, boy

GT GD C H L M O
aspects /ˈæs.pekt/ = NOUN: görünüm, görünüş, yön, görüş, cephe, hal, çehre, tavır, bakım; USER: yönleri, yönlerini, yönleriyle, açıdan, yönü

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
atacama = USER: atacama, Atakama,

GT GD C H L M O
attention /əˈten.ʃən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur; USER: dikkat, dikkatini, ilgi, önem, ilgisini

GT GD C H L M O
automatic /ˌôtəˈmatik/ = ADJECTIVE: otomatik, istemsiz, kendi kendine olan; NOUN: otomatik makine, otomatik tabanca, otomatik vitesli araba; USER: otomatik, otomatik olarak, otomatik bir, otomatik bir

GT GD C H L M O
bar /bɑːr/ = NOUN: bar, baro, çizgi, kalıp, engel, avukatlık, parmaklık, meyhane, demir çubuk, bariyer, avukatlar; VERB: engellemek; USER: bar, çubuğu, barda, çubuk, çubuğunda

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
behind /bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde; ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya; USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
boasts /bəʊst/ = NOUN: övünme, iftihar, övünç, övünç kaynağı; USER: sahiptir, sahip, bulunuyor, bulunmaktadır, sunmaktadır

GT GD C H L M O
brand /brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar; VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek; USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka

GT GD C H L M O
brief /briːf/ = ADJECTIVE: kısa, özet, kısa ve öz, özlü; NOUN: özet, evrak, dava özeti, belge, avukat tutma; VERB: özetlemek, talimat veya bilgi vermek, avukat tutmak; USER: kısa, kısa bir, Kısaca, sayfa, özet

GT GD C H L M O
bright /braɪt/ = ADJECTIVE: parlak, aydınlık, canlı, zeki, ışıltılı, berrak, neşeli, görkemli, şanlı; USER: parlak, aydınlık, parlak bir, canlı, zeki

GT GD C H L M O
budget /ˈbʌdʒ.ɪt/ = NOUN: bütçe, stok, mali program, yığın; VERB: bütçe yapmak, ayarlamak; USER: bütçe, bütçesi, bütçenize, bütçeye, ekonomi

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
category /ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre; USER: kategori, kategorisi, kategorideki, kategoride, kategorisinde

GT GD C H L M O
challenge /ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek; NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma; USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı

GT GD C H L M O
champions /ˈtʃæm.pi.ən/ = NOUN: şampiyon, savunucu, destekleyici, üstün niteliklere sahip kimse; USER: şampiyon, Champions, şampiyonu, ünvan, şampiyonları

GT GD C H L M O
character /ˈkær.ɪk.tər/ = NOUN: karakter, nitelik, harf, kişilik, özellik, işaret, kahraman, huy, isim, tabiat, ahlâk, bonservis, karakteristik yapı, şan, sıfat, harf türü, el yazısı; USER: karakter, karakteri, karakterini, karakterin, bir karakter

GT GD C H L M O
chrome /krəʊm/ = NOUN: krom, kromat sarısı renk, kromat sarısı boya, krom bileşiği, tabaklanmış deri; USER: krom, Chrome, Chrome'u, Chrome'un

GT GD C H L M O
client /ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke; USER: müşteri, istemci, istemcisi, istemcinin, müşterinin

GT GD C H L M O
color /ˈkʌl.ər/ = NOUN: renk, boya, ten rengi, ton, içyüzü, bet beniz, yüz rengi; VERB: renklendirmek, kızarmak, renk katmak, renk vermek, boyamak; USER: renk, renkli, rengi, rengim, rengini

GT GD C H L M O
colors /ˈkʌl.ər/ = NOUN: renkliler, bayrak, sancak; USER: renkler, renkleri, renk, renklerde, renklerin

GT GD C H L M O
comfort /ˈkʌm.fət/ = NOUN: konfor, teselli, rahat, rahatlık, huzur, refah, avuntu; VERB: rahatlatmak, rahat ettirmek, teselli etmek, avutmak, yatıştırmak; USER: konfor, konforu, rahatlık, rahat, rahatlığı

GT GD C H L M O
community /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
conditioning /kənˈdɪʃ.ən/ = VERB: şart koşmak, koşullandırmak, belirlemek, şarta bağlamak, alıştırmak, eğitmek, forma sokmak, denemek, ikmale bırakmak, programlamak; USER: Klima, conditioning, condition, masası, havalandırma

GT GD C H L M O
connection /kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık; USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı

GT GD C H L M O
console /kənˈsəʊl/ = NOUN: konsol, raf, klavye, kumanda paneli, masa; VERB: avutmak, teselli etmek, avunmak; USER: konsol, teselli, konsolu, konsola, console

GT GD C H L M O
cool /kuːl/ = ADJECTIVE: serin, soğuk, harika, soğukkanlı, klas, abartısız, küstah, tamı tamına, uygun; VERB: soğutmak, serinlemek, serinletmek, yatışmak; NOUN: serinlik, serin yer, soğukkanlılık; USER: serin, soğuk, serin bir, güzel, harika

GT GD C H L M O
customers /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine

GT GD C H L M O
dashboard /ˈdæʃ.bɔːd/ = NOUN: gösterge paneli, kontrol paneli, çamurluk; USER: gösterge paneli, pano, paneli, dashboard, tablosu

GT GD C H L M O
den /den/ = NOUN: in, mağara, sığınak, batakhane, yatak, delik, zor durum, çıkmaz

GT GD C H L M O
design /dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet; VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek; USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma

GT GD C H L M O
designer /dɪˈzaɪ.nər/ = NOUN: tasarımcı, desinatör, modacı, modelist, stilist, düzenbaz kişi, dalavereci kişi; USER: tasarımcı, tasarımcısı, tasarım, tasarımcının, designer

GT GD C H L M O
details /ˈdiː.teɪl/ = NOUN: ayrıntılar, teferruat; USER: ayrıntılar, bilgilerini, detayları, detayı, ayrıntıları, ayrıntıları

GT GD C H L M O
director /daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi; USER: yönetmen, müdürü, direktörü, yönetmeni, yöneticisi

GT GD C H L M O
door /dɔːr/ = NOUN: kapı, giriş, eşik; USER: kapı, kapıyı, kapısı, door, kapının, kapının

GT GD C H L M O
driver /ˈdraɪ.vər/ = NOUN: sürücü, şoför, makinist, arabacı, sert yönetici, golfte ağaç sopa, hayvan güden kimse; USER: sürücü, sürücüsü, sürücüsünü, driver, sürücünün

GT GD C H L M O
duster /ˈdʌs.tər/ = USER: silgi, Duster, toz bezi, Duster'ın

GT GD C H L M O
dynamics /daɪˈnæm.ɪks/ = NOUN: dinamik, canlılık, devimbilim, harekete geçiren güç; USER: dinamik, dinamikleri, dinamiği, dinamiklerini, dinamikler

GT GD C H L M O
embrace /ɪmˈbreɪs/ = VERB: kucaklamak, benimsemek, kapsamak, kucaklaşmak, sarmak, bağrına basmak, yakalamak, ele geçirmek, beslemek, sarmaş dolaş olmak; NOUN: kucaklama, kucaklaşma, sarılma; USER: kucaklamak, kucaklama, benimsemesi, kucaklamaya, kucaklayan

GT GD C H L M O
engine /ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat; VERB: motor takmak, makine takmak; USER: motor, motoru, motorun, makine

GT GD C H L M O
english /ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı; ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere; USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı

GT GD C H L M O
enhance /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: artırmak, geliştirmek, arttırmak, geliştirmenize

GT GD C H L M O
enhanced /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: gelişmiş, geliştirilmiş, gelişmiş bir, güçlendirilmiş, geliştirilmiş bir

GT GD C H L M O
enthusiastic /enˌTHo͞ozēˈastik/ = ADJECTIVE: hevesli, coşkulu, istekli, ateşli, can atan; USER: hevesli, coşkulu, istekli, hevesli bir, coşkulu bir

GT GD C H L M O
equipment /ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler; USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım

GT GD C H L M O
ergonomics /ˌɜː.ɡəˈnɒm.ɪks/ = NOUN: ergonomi; USER: ergonomi, ergonomisi, ergonomik, ergonominin, ergonomiye

GT GD C H L M O
ever /ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince; USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden

GT GD C H L M O
example /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği

GT GD C H L M O
expects /ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak; USER: bekliyor, beklediğini, bekler, beklemektedir, beklediği

GT GD C H L M O
f

GT GD C H L M O
features /ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş; VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere

GT GD C H L M O
featuring /ˈfiː.tʃər/ = VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: sahip, içeren, sunan, özelliğine, özelliği

GT GD C H L M O
find /faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak; NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey; USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza

GT GD C H L M O
finishes /ˈfɪn.ɪʃ/ = VERB: bitirmek, tamamlamak, bitmek, sona erdirmek, tüketmek, sonuçlanmak, son vermek, sona ermek; NOUN: bitiş, son, tamamlama, cila; USER: bitirir, yüzey, bittikten, tamamlandıktan, kaplama, kaplama

GT GD C H L M O
first /ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen; ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce; NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey; USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle

GT GD C H L M O
flush /flʌʃ/ = NOUN: floş, sifon, renk, kızarma, kırmızılık, heyecan, taşkınlık; ADJECTIVE: gömme, bir hizada, düz, bol; VERB: uçmak; USER: floş, yıkayın, temizlemek, hizada, flush

GT GD C H L M O
focused /ˈfəʊ.kəst/ = USER: odaklı, odaklanmış, odaklanmıştır, duruldu, odaklanan

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
fully /ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya; USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle

GT GD C H L M O
fun /fʌn/ = NOUN: eğlence, alay, eğlenme, şaka; USER: eğlence, eğlenceli, eğlenceli bir, fun, eğlenmek, eğlenmek

GT GD C H L M O
gap /ɡæp/ = NOUN: boşluk, fark, aralık, uçurum, açıklık, ara, ayrılık, geçit; USER: boşluk, boşluğu, açığı, farkı, fark

GT GD C H L M O
generation /ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: nesil, üretim, kuşak, oluşturma, jenerasyon, üretme, dünyaya getirme; USER: nesil, üretimi, üretim, kuşak, oluşturma

GT GD C H L M O
generous /ˈdʒen.ər.əs/ = ADJECTIVE: cömert, zengin, bol, verimli, eli açık, yüce gönüllü, bereketli; USER: cömert, cömert bir, zengin, bol

GT GD C H L M O
genesis /ˈdʒen.ə.sɪs/ = NOUN: yaratılış, oluşum, doğuş, köken, kaynak; USER: oluşum, yaratılış, genesis, oluşumu, doğuşu

GT GD C H L M O
grain /ɡreɪn/ = NOUN: tahıl, tane, tanecik, granül, zerre, damar, çizgi, damarlı yüzey; VERB: tanelemek, öğütmek, ağacı damarlı boyamak, damarlı yapmak; USER: tahıl, tane, tohum, hububat, taneli

GT GD C H L M O
had /hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip

GT GD C H L M O
hard /hɑːd/ = ADJECTIVE: zor, sert, sıkı, güç, ağır, katı, sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı; ADVERB: sert, sıkı; USER: zor, sert, sabit, hard, zordur, zordur

GT GD C H L M O
harmony /ˈhɑː.mə.ni/ = NOUN: uyum, armoni, ahenk, harmoni, düzen; USER: uyum, uyumu, uyumlu, armoni, ahenk

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
head /hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl; ADJECTIVE: baş, baştaki; USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı

GT GD C H L M O
higher /ˈhaɪ.ər/ = ADJECTIVE: ileri; ADVERB: daha yukarı; USER: yüksek, daha yüksek, daha, yüksek bir, yüksektir

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
iconic /aɪˈkɒn.ɪk/ = USER: ikonik, ikonik bir, simgesel, iconic, ikon

GT GD C H L M O
ideas /aɪˈdɪə/ = NOUN: fikir, düşünce, görüş, amaç, plan, kanı, niyet; USER: fikirler, fikirleri, fikir, fikirlerin, fikirlerini

GT GD C H L M O
important /ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş; USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem

GT GD C H L M O
improved /ɪmˈpruːv/ = ADJECTIVE: gelişmiş, iyileşmiş, düzelmiş, ilerlemiş; USER: gelişmiş, geliştirilmiş, geliştirilmiştir, geliştirilebilir, geliştirdi

GT GD C H L M O
improves /imˈpro͞ov/ = VERB: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, düzeltmek, ilerletmek, gelişmek, ilerlemek, ıslah etmek, iyileşmek, yükselmek, düzelmek; USER: geliştirir, artırır, iyileştirir, arttırır, artıran

GT GD C H L M O
improving /ɪmˈpruːv/ = NOUN: geliştirme; ADJECTIVE: geliştirici; USER: geliştirme, iyileştirilmesi, geliştirmek, geliştirilmesi, geliştirmeye

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
industrial /ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri; NOUN: sanayici; USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai

GT GD C H L M O
instagram

GT GD C H L M O
integrated /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma; USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş

GT GD C H L M O
interesting /ˈɪn.trəs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: ilginç, ilgi çekici, enteresan; USER: ilginç, ilginç bir, ilgini, ilgi çekici, ilginçtir

GT GD C H L M O
interior /ɪnˈtɪə.ri.ər/ = NOUN: iç, içişleri, içerisi, iç dünya; ADJECTIVE: iç, dahili, içten, içteki, ülke içi; USER: iç, İçişleri, iç mekan, interior, içi

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
just /dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade; ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru; USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi

GT GD C H L M O
larger /lɑːdʒ/ = USER: büyük, daha büyük, daha büyük bir, büyük bir, geniş, geniş

GT GD C H L M O
lateral /ˈlæt.rəl/ = ADJECTIVE: yanal, yan; NOUN: yan dal, yan ünsüz; USER: yanal, yan, yatay, Lateral, yandan

GT GD C H L M O
launch /lɔːntʃ/ = VERB: başlatmak, denize indirmek, fırlatmak, başlamak, piyasaya sürmek, atmak, girişmek, çıkmak; NOUN: savaş gemisi filikası; USER: başlatmak, başlatın, başlatacak, başlatma, başlatmayı

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
longer /lɒŋ/ = USER: uzun, artık, daha uzun, daha, uzun süre

GT GD C H L M O
look /lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek; NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi; USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm

GT GD C H L M O
lot /lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip; VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak; USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok

GT GD C H L M O
lumbar /ˈlʌm.bər/ = ADJECTIVE: bele ait; USER: bel, lomber, lumbar, lumbal

GT GD C H L M O
m /əm/ = USER: m, m Kaydedilen

GT GD C H L M O
made /meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili; USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
materials /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez; USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri

GT GD C H L M O
meanwhile /ˈmiːn.waɪl/ = ADVERB: bu arada, aynı anda, iken; USER: bu arada, arada, ise, Bu sırada, Diğer taraftan

GT GD C H L M O
mobilized /ˈməʊ.bɪ.laɪz/ = ADJECTIVE: seferber; USER: seferber, harekete, mobilize, harekete geçirdi, seferber etti

GT GD C H L M O
model /ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune; ADJECTIVE: model, örnek olan; VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak; USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin

GT GD C H L M O
modernized = USER: modernize, modern, modernize edilmiş, modern bir, modernleştirilmiş,

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
motor /ˈməʊ.tər/ = NOUN: motor, otomobil, araba, makina; ADJECTIVE: motor, hareket ettirici; VERB: otomobille gitmek, arabayla götürmek; USER: motor, motoru, motorlu, motorun, motora

GT GD C H L M O
native /ˈneɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yerli, doğal, doğuştan; NOUN: yerli kimse, yerli hayvan, yerli mal; USER: yerli, yerel, Native, doğal, ana, ana

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
non /nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı; USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
off /ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak; ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik; PREPOSITION: dışında, izinli; NOUN: başlangıç; USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma

GT GD C H L M O
offers /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum, satışa çıkarma, adak, bağış; USER: sunuyor, sunar, sunmaktadır, sunan, bulunmaktadır

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
orange /ˈɒr.ɪndʒ/ = NOUN: turuncu, portakal, portakal rengi; ADJECTIVE: turuncu, portakal; USER: turuncu, portakal, Orange, portakal rengi, portakal rengi

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
panels /ˈpæn.əl/ = NOUN: panel, pano, levha, heyet, kontrol paneli, lambri, açık oturum, kitabe, toplu görüşme, anket uygulanan grup, ayna tahtası, tahta tuval; USER: paneller, panelleri, panel, panellerin, panoları

GT GD C H L M O
pay /peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel; VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek; USER: ödeme, ödemek, ödemenizi, ödeme yaparsınız, ödemeniz, ödemeniz

GT GD C H L M O
perceived /pəˈsiːv/ = VERB: algılamak, kavramak, hissetmek, idrak etmek, sezmek, kestirmek, farketmek, seçmek; USER: algılanan, algılanmaktadır, algılanır, algılandığı, algılanması

GT GD C H L M O
phenomenon /fəˈnɒm.ɪ.nən/ = NOUN: fenomen, olgu, harika, doğal olay, olağanüstü şey, algılanabilen şey, bilince yansıyan olay; USER: fenomen, olgu, fenomeni, olay, bir fenomen

GT GD C H L M O
piano /piˈæn.əʊ/ = NOUN: piyano; ADJECTIVE: hafif; ADVERB: hafif sesle; USER: piyano, piano, piyanonun, piyanoda

GT GD C H L M O
places /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak; USER: yerler, yerlerde, yerleri, yer, yerlerden

GT GD C H L M O
presence /ˈprez.əns/ = NOUN: varlık, hazır bulunma, huzur, varoluş, yapı, tavır, ön, protokol görevlileri; USER: varlık, varlığı, varlığını, varlığında, varlığının

GT GD C H L M O
previous /ˈpriː.vi.əs/ = ADJECTIVE: önceki, eski, geçmiş, evvelki, sabık, zamanından önce olan; USER: önceki, bir önceki, geçen, daha önceki, önce

GT GD C H L M O
program /ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, yazılım, plan, gösteri, yapım; VERB: programlamak, planlamak; USER: program, programı, programını, programın, programının

GT GD C H L M O
project /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin

GT GD C H L M O
proud /praʊd/ = ADJECTIVE: gururlu, onurlu, gurur verici, mağrur, kibirli, görkemli, şerefli, azametli, kabarmış; USER: gururlu, gurur, gurur duyuyor, gururunu, gurur duyuyoruz

GT GD C H L M O
published /ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek; USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı

GT GD C H L M O
putting /ˌɒfˈpʊt.ɪŋ/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek, sınamak, para koymak, yatırım yapmak, denemek, çevirisini yapmak, tercüme etmek; USER: koyarak, koymak, koyma, koyuyor, koyuyor

GT GD C H L M O
quality /ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği; USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede

GT GD C H L M O
raised /reɪz/ = ADJECTIVE: kalkık, yükseltilmiş, kabarık, kabartma, mayalanmış, zamlı, mayalı; USER: yükseltilmiş, kaldırdı, ortaya, büyüdü, yükseltti

GT GD C H L M O
range /reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak; VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek; USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
really /ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka; USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında

GT GD C H L M O
redesigned /ˌriːdɪˈzaɪnd/ = USER: yeniden, yeniden tasarlanmış, yeniden tasarlanan, yeniden tasarlandı, redesigned

GT GD C H L M O
revamped /ˌriːˈvæmp/ = VERB: yenilemek, yamamak, modernize etmek, düzeltmeler yapmak; USER: yenilenen, revamped, yenilenmiş, yeniden canlanmış, yeniledi

GT GD C H L M O
reworked /rēˈwərk/ = USER: çalışılmış, reworked, yeniden işlenmiş, yeniden bir çalışma, tekrar çalışılmış"

GT GD C H L M O
road /rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri; USER: yol, yolda, road, yolun, yolu

GT GD C H L M O
robust /rəʊˈbʌst/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, gürbüz, dirençli, dinç, zorlu, çetin, kaba saba; USER: güçlü, sağlam, sağlam bir, dayanıklı, güçlü bir

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
satin /ˈsæt.ɪn/ = ADJECTIVE: saten, satensi, dümdüz, pürüzsüz ve parlak; NOUN: saten, atlas; VERB: pürüzsüzleştirmek, perdahlamak, parlatmak; USER: saten, Satin, atlas

GT GD C H L M O
screen /skriːn/ = NOUN: ekran, perde, elek, paravan, beyaz perde, siper, bölme, pano, kalbur; VERB: elemek, gizlemek, ekranda göstermek; USER: ekran, ekranı, ekranında, ekranda, ekranın

GT GD C H L M O
seat /siːt/ = NOUN: koltuk, yer, sandalye, oturak, oturacak yer, yuva, oturuş, mevki, pantolon kıçı; VERB: oturtmak, yerine oturtmak, yerleştirmek, almak, oturağını tamir etmek, oturma yerini onarmak, kıçını tamir etmek; USER: koltuk, koltuğu, emniyet, seat, koltuğuna

GT GD C H L M O
seating /ˈsiː.tɪŋ/ = NOUN: oturma yerleri, oturtma, yatak, oturacak yer sağlama; USER: oturma, havada oturma, koltuk, aileler

GT GD C H L M O
seats /siːt/ = NOUN: koltuk, yer, sandalye, oturak, oturacak yer, yuva, oturuş, mevki, pantolon kıçı; VERB: oturtmak, yerine oturtmak, yerleştirmek, almak, oturağını tamir etmek, oturma yerini onarmak, kıçını tamir etmek; USER: koltuk, koltuklar, koltukları, sandalye, koltukların

GT GD C H L M O
shaped /ʃeɪpt/ = ADJECTIVE: şeklinde, biçimli; USER: şeklinde, şekilli, şeklindeki, biçimli, şeklinde bir

GT GD C H L M O
shockingly /ˈʃɒk.ɪŋ/ = USER: şok edici, şok edici derecede, şok edicilikle, şoke, shockingly

GT GD C H L M O
show /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak; NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir

GT GD C H L M O
sing /sɪŋ/ = VERB: söylemek, şarkı söylemek, ötmek, şakımak, okumak, çınlamak, ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak, çağırmak, vızıldamak, vınlamak; NOUN: şarkı söyleme; USER: şarkı söylemek, söylemek, şarkı, söylemeye, şarkı söylemeye

GT GD C H L M O
skipped /skɪp/ = VERB: atlamak, kaçmak, atlatmak, asmak, sıçramak, sekmek, kaytarmak, kırmak, zıplamak, atlayarak geçmek, teklemek; USER: atlanır, atlanan, atlandı, atlanabilir, atladı

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
solid /ˈsɒl.ɪd/ = ADJECTIVE: katı, sağlam, masif, sert, som, güvenilir, yekpare, tam, koyu, tek parça, mükemmel; NOUN: katı cisim; USER: katı, sağlam, sağlam bir, solid, bir katı

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
spacious /ˈspeɪ.ʃəs/ = ADJECTIVE: geniş, ferah, havadar, bol bol; USER: geniş, ferah, geniş bir, spacious

GT GD C H L M O
speakers /ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör; USER: hoparlörler, hoparlör, hoparlörleri, konuşmacılar, hoparlörlerin

GT GD C H L M O
statutory /ˈstæt.jʊ.tər.i/ = ADJECTIVE: yasal, kanuni, resmi, meşru; USER: yasal, kanuni, resmi

GT GD C H L M O
still /stɪl/ = ADVERB: yine, hâlâ, yine de, henüz, daha, halâ, buna rağmen; VERB: sakinleştirmek; CONJUNCTION: yine de, buna rağmen; ADJECTIVE: hareketsiz, durgun; USER: yine, yine de, hâlâ, hala, halen, halen

GT GD C H L M O
stowage /ˈstōij/ = NOUN: istifleme, istif yeri, istif ücreti, yük; USER: istifleme, eşya koyma, istifleme ekleme parçaları, istif, istifleme ekleme,

GT GD C H L M O
strong /strɒŋ/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, ağır, keskin, koyu, gür; ADVERB: kuvvetle, şiddetle, güçlü olarak; USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, strong, mutlaka

GT GD C H L M O
style /staɪl/ = NOUN: stil, tarz, şıklık, biçim, tip, moda, çeşit, boyuncuk, kalem, mil; VERB: şekillendirmek, demek; USER: stil, tarzı, stili, tarzda, tarzında

GT GD C H L M O
styling /staɪl/ = NOUN: stilize etme, model yaratma, modaya uygun yapma; USER: stilize etme, şekillendirme, stil, styling, şekillendirici

GT GD C H L M O
subscribe /səbˈskraɪb/ = VERB: katılmak, imzalamak, onaylamak, altına yazmak, bağış olarak vermek, katkıda bulunmak, yatırmak; USER: abone, üye, abone olmak, abone olun, abonelik

GT GD C H L M O
subtitles /ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık; USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı

GT GD C H L M O
support /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler

GT GD C H L M O
supporters /səˈpɔː.tər/ = NOUN: destek, destekçi, taraftar, yardımcı, arka, bileklik, destek olan kimse, lehdar, sponsor, korse, haya bağı, suspansuvar, arka çıkan kimse; USER: destekçileri, taraftarları, taraftar, destekçilerinin, taraftarlarının

GT GD C H L M O
suv /ˌes.juːˈvi/ = USER: suv, el Suv, minivan, sedan, coupe"

GT GD C H L M O
switch /swɪtʃ/ = VERB: değiştirmek, dönmek, değişmek, sallamak, vurmak; NOUN: değiştirme, şalter, değişim, düğme, elektrik düğmesi, değişme, çubuk; USER: değiştirmek, geçiş, geçmek, geçiş yapmak, geçin

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
team /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı

GT GD C H L M O
terms /tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat; USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
totally /ˈtəʊ.təl.i/ = ADVERB: bütünüyle, bütün olarak, bütün bütün; USER: bütünüyle, tamamen, toplam, tümüyle

GT GD C H L M O
twitter /ˈtwɪt.ər/ = NOUN: heyecan, cıvıltı, kıkırdama; VERB: kıkırdamak, cıvıldamak, kıs kıs gülmek, heyecandan titremek, sesi titremek; USER: heyecan, twitter, Twitter'da, Twitter'dan, Twitter'a

GT GD C H L M O
unveiled /ʌnˈveɪl/ = VERB: ortaya çıkarmak, örtüsünü açmak, açıklamak, açığa vurmak, peçesini kaldırmak, açılışını yapmak, açılışı yapılmak; USER: açıkladı, tanıttı, açıldı, duyurdu, meydana

GT GD C H L M O
updated /ʌpˈdeɪt/ = VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek; USER: güncel, güncellenen, güncelleme, güncellendi, güncelleştirilmiş

GT GD C H L M O
upholstery /əpˈhōlst(ə)rē,əˈpōl-/ = NOUN: döşeme, döşemelik kumaş, döşemecilik; USER: döşeme, döşemelik, döşemeler, döşemesi, döşemeleri

GT GD C H L M O
value /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değer, değeri, değerini, value, değerinin

GT GD C H L M O
van /væn/ = NOUN: kamyonet, minibüs, karavan, elebaşı, yük vagonu, kanat, harman savurma makinesi, keşif kolu, öncü; USER: kamyonet, van, minibüs

GT GD C H L M O
ve / -v/ = USER: ettik

GT GD C H L M O
very /ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel; ADVERB: çok, pek, en, tam; USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek

GT GD C H L M O
visible /ˈvɪz.ɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: görünür, görülebilir, görünen, gözle görülür, açık, göze çarpan, mevcut; USER: görünür, görebilir, görülebilir, görünen, gözle görülür

GT GD C H L M O
vivid /ˈvɪv.ɪd/ = ADJECTIVE: canlı, parlak, hayat dolu, inandırıcı, yalın; USER: canlı, canlı bir, parlak

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
website /ˈweb.saɪt/ = NOUN: website; USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
who /huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o; USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden

GT GD C H L M O
whole /həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz; NOUN: tüm, toplam; USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
wonderful /ˈwʌn.də.fəl/ = ADJECTIVE: harika, şahane, şaşılacak, harikulâde; USER: harika, harika bir, muhteşem, wonderful, güzel

GT GD C H L M O
work /wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet; VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek; USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

225 words